
İç çamaşırları birazda ruhlarını ele verir insanların. Keşke ele verilecek tek şey ruhlar olsa ama ele verme ve ele alma sadece ruhlarla ilintili bir şey değildir artık. Bu işin birazda toplumsal ıvırı zıvırı falan var.
İç çamaşırı meselesi “müjde müjde size parizyenden müjde size” diyerek renkli televizyonların yeni yeni yayıldığı dönemde benim gibi her gördüğü, her duyduğunu cinselliğe yoran ergenlerin gözüne gözüne sokulursa elbette bu ülkede çözülmesi gereken meselelerin başında gelir.
Memelikten, sütyene oradan ver elini “tekstil harikası memelere”
Lise yıllarımda okumuştum Aziz Nesin’in it kuyruğu isimli kitabında yer alan bir komik öyküydü. Giysi satan birisinin kasabaya ilk memeliği getirişini ve oradaki insanların buna bakış açısını komik bir uslüpla anlatıyordu. Neyse ki biz izmarit içip abilerimizden kolejli kız hikayeleri dinlediğimiz dönemde memelik ilk evrimini geçirmiş ve sütyen olarak level atlamıştı. Fakat evrim hiçte öyle doğada durduğu gibi durmayacaktı kadın giysisinin üzerinde. Bir kere başladı mı bir daha asla sonuçlarını tahmin edecek bir Allah’ın kulunun bulunamayacağı bir şeye dönüştü.
Biz tam üst kısımları hallettik şimdi artık “kızlar teklif edecek” kıvamında lise’ye başladığımız dönemlerde memelik bir kere daha evrim geçirdi, gerçi bu evrim biraz da girişimci patronlar ve “pompala çoş medyasının” beynimizin ırzına geçerek, darwin’i mezarında ters döndürecek doğal olmayan bir evrimdi ama bir anda giysi dükkanlarının camına iliştirildi biraz da bozuk bir türkçeyle “dik memeler artık hayal değil” . Erkeklerden daha fazla memelerine değer veren onların nasıl göründüğünü erkeklerden daha çok önemseyen yurdum kadını için “dik meme” operasyonu böylelikle başlamış oldu. “dik memeler” giderek” küçük memeliler için büyük gösteren sütyen”lere onlar “sarkık memeliler için toparlanmış gibi gösteren sütyen”lere kadar gidip gidip geldi. Oysa her ayrılık sonrası kız arkadaşını teselli eden her kadın “ ama şekeriiiim insan kendisiyle azıcık barışık olmalı değil mi ama…” telkinini dik ve envayi çeşit geometrik şekilde gösterebilen sütyenle yapması belkide yer yüzünün en şık ironisiydi.
Görünen odur ki “pompala çoş medyası” fuarın en en pahalı giysisi pırlanta kaplı sütyendi haberlerinin, “gördün mü mahmut el alem pırlantadan sütyen alıyor karısına” nidaları arasında erkeklerin ve özellikle mahmut’un üzerine üzerine gelirken “ya sabır” demekten başka ne yapılabilir.
Paçalı don , yetmez ama tanga, popolar çıldırmış olmalı : g-string
Hal yukarıda yazıldığı gibi fakat memelerin böylesi bir evrim sürecine yanlarında kalçalarıda sürüklemesi zaten kaçınılmazdı. Ve elbette kadının kendini yeniden inşaa süreci kozmetik raflarının hemen yanına eklenen cansız mankenlere şak diye oturtulan iç çamaşırlarıyla devam edecekti.
Modadan çok önce anadolu kadınlarının paçalı donuyla başlayan ve şimdilerde “ayy inanmıyorum asuman paçalı mı giyiyorsun tatlım sen hala…” şeklinde ilkellikle bir tutulan ama varlığı hala kırkın üzerindeki kadınlarca belirli gün ve haftalarda soyları tükenen giysiler etkinliği çerçevesinde anılsada artık onların eski gücü yok. Ve her evrim gibi kadınlar kilotlarının evrimide sert bir şekilde olmayacaktı paçalı don ile tanga arasına sığdırılacak bir ara geçiş formu olarak slip donlar bu gün ilginç bir şekilde direnmeye devam etmekte. Hani sanki bir ara geçiş formundan çok her devrin kilodu imajı çizmekte. (erkeklere not: slipi tercih eden erkeklerin gay olma olasılığı bir hayli fazlaymış imza pompala çoş medyası)
Tanganın kadınlara ve hayatımıza nasıl girdiğine dair hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim bir erkek arkadaşın “abi nasıl giyiyorlar öyle araya kaçmıyor mu” sorusuna bir demlik çay dört beş adet sigara ile cevap bulmaya çalıştığımızdı. Belkide donlarımız gelişmişlik seviyemizi gösteren birer ayna falan tutacaktı topluma çünkü bir anda tanga kolejli kızların vazgeçilmez iç çamaşırı olarak ünlenecekti. Ya da biz abilerimize “iyide abi bütün gün kahvede pişpirik oynayıp çay içiyorsunuz nereden gördünüz siz kolejli kızları” diye sormayışımızdan cesaret alan abilerin fantezi dünyaları enlemesine genişliyordu. Ve bu noktada tanga sürekli “şimdi şöyle elimle tutup tangasını kenara sıyırdım yavrunun…” muhabetlerinde ünlenerek belkide bilinç altımıza işlenmişti “tanga giyiyorsa çıkarmayıp kenara sıyıracaksın”!!!!
Ve işte gecenin onur konuğu olarak düşünülebilecek g-string
Daha toplumun tanga ile bütünleşemediği bir süreçte bir anda adını duyurmayı başaran bu minik giysi. “tanganın rejime girmiş hali işete abi” yorumlarıyla ilk görüldüğünde “iyi de abi bu yanakları nasıl kapatacak tanga hiç olmazsa kuyruk sokumundan…” diye bir çok muhabbette insan anatomisinin gerçekleriyle yüz yüze bırakıyordu insanı. Belki işin el ilginç kısmı kadınlardan daha fazla bunu erkeklerin merak ediyor olmasıydı !!!. Yani kadınlar “yıka ve çık” psikolojisinin ardından “giy ve çık” duruma kolay ayak uyduruyorlardı. Artık zafer kesin olarak tek tik boxser ve içlikli erkek egemenliğine karşı çeşitlenmiş ve geliştirilmiş kadın iç çamaşırlarınındı. Evet evrimi onlar kazanmıştı.
Erkeklere amorti : boxserler son dönemde renkli bir grafik çizmekte, fil hortumlusundan tutunda önünde “büyüyünce zenci olacak ablası” “benimle değil bununla konuş” “hey maşallllahhh” yazan boxserler çıksada bunu giydiğinizi pek az insanın bilmesi ve her sabah insanın aynanın karşısında kendi kendine propaganda yapması da yer yüzünün ikinci şık ironisi olacaktı.
Şarlo J. : seni yatağıma gömdüm !!!
o yeah! :)
YanıtlaSil